Final Fantasy: The Spirits Within
Yazar: Abyss
14 Nisan 2001
Tüm zamanların en iyi RPG oyun serilerinden biri olan Final
Fantasy'nin uzun zamandır merakla beklenen filmi Temmuz 2001'de
Amerika'da gösterime giriyor. Serinin şu ana kadarki son oyunu
olan Final Fantasy IX, tüm dünyada büyük bir başarı elde ederken,
Final Fantasy hayranlarını Temmuz ayında gösterime girecek
olan filmin heyecanı sarmış durumda. Tamamen bilgisayarda
hazırlanan bu Japon temelli animasyonunun en önemli özelliği
inanılmaz derecede gerçekçi hazırlanmış olması. Animefridge
dergisinde bu ay yayınlanmış olan ve film üzerine şu ana kadarki
en detaylı açıklama olan bu incelemeyi ve röportajı Abyss sizler için Türkçe'ye çevirdi. ^-^
Not:
Roportaj sitede yayınlandıktan sonra konuyla ilgili aldığımız
bazı maillerden anladığımız kadarıyla bazı kişiler roportajdaki
soruları bizim sorduğumuzu yani roportajı bizim yaptığımızı
sanmışlar. Yukarıdakı yazıda, röportajın Animefridge dergisinde
yayınladığı ve bizim sadece Türkçe'ye çevirdiğimiz açıkça
belirtiliyor. Yukarıdaki yazıyı anlamamış olanlar için bu
ekstra açıklamayı yapıyoruz. Lütfen artık "neden böyle
bir soru sordunuz?" gibisinden mailler göndermeyin, çünkü
röportajı biz yapmadık!
Kaynak: Animefridge Dergisi
Hazırlayan: Jake Forbes
Çeviri: Abyss
Düzenleme:
Alpin
Final Fantasy:
The Spirits Within
Bu
ayın başlarında Square bir dönüm noktası filmi olan Final
Fantasy : The Spirits Within'in 17 dakikalık bir tanıtım klibini
meraklı izleyicilerine gösterdi. Ama ne gösteriydi! Daha hazırlık
aşamasındayken bile tanıtımları internette vardı, ama daha
önce bunun hakkında hiçbir şey duymamış olanlar için işte
en kapsamlı tanıtımı.
Dünya: 2065. Dünya nüfusunun çoğu
Phantom adı verilen ve yaşayan bütün varlıkların hayat enerjilerini
emen yaratıklar tarafından yok edilmiştir.
Dr. Aki Ross bir tek yaşam sinyali
için eski New York'un harabelerine iner. Anlaşılan bu yaşam
sinyali onun hayatını riske atmasına değecektir. Dünya ordusu
tarafından yüzey incelemesi yapılır, etrafta bir tek Phantom
yoktur. Bileğindeki holografik algılayıcı ona yaşam sinyalinin
ne taraftan geldiğini gösterir ve işaret fişeği ateşlenince
yağmur damlaları gibi düşen ışıklar ortada henüz hiç Phantom
olmadığını gösterir.
Dr. Ross araştırmasına tam başladığı
sırada onun arkasında olan sokağa Grey tarafında yönetilen
bir grup asker iniş yapar. Paraşüt yerine, bir cihaz ateşlerler
ve bundan yastık tarzı bir plazma çıkar. Askerlerin güvenli
ve yumuşak bir iniş yapmalarını sağladıktan sonrada dağılır.
Askerler Dr. Ross'un şehri terk etmesini talep ederler, ama
Dr. Ross bunu kabul etmez ve kaçar; askerler de onu takip
ederler. Hiç biri arkalarındaki duvarda şekillenen Phantom'ları
görmez.
Dr.
Ross sinyalini, onu eski yıkık bir binada yetişen ufacık bir
bitkiye götürene kadar izler. Askerler Dr. Ross'u yakalarlar;
ama artık çok geçtir. Phantom'lar binayı sarmışlardır ve duvarlardan
içeri doğru sızmaya başlamışlardır. Askerler silahlarını ateşler
ama silahların çok az etkisi olmaktadır. En son saniyede çıkarma
gemisi geri döner ve mürettebat güvenli bir biçimde bölgeden
uzaklaştırılır. Gemide askerler miğferlerini çıkarırken Dr.
Ross'a küçük bitkisi hakkında sorular sorarlar. Bu şey nasıl
bu kadar önemli olabilirdi? Dr. Ross ve Grey'in tavırlarından
birlikte bir geçmişlerinin olduğu açıktır.
Askeri karargahta haşmetli General
Hein, Grey'i Dr. Ross hakkında sorguya çekiyordur. Anlaşılan
genç bilimci Dr. Ross içinde bir çeşit yaratık taşıyordur
ve en küçük bir yaratık belirtisinde Dr. Ross'un yok edilmesi
gerekmektedir. Grey generalin kızdan bu kadar çok korkmasını
anlayamamıştır. Fakat general şunu açık kılmıştır, kız tehlikelidir
ve denetim altında tutulmalıdır.
Bu sırada Ross rüyasında değişik bir
bölge görmektedir. Dev koza benzeri yapıların içinden binlerce
yaratık çıkar. Yaratıklar iki safta sıraya girerler, belliki
savaşa hazırlanıyorlardır. Hiçbir şey söylemezler ve Dr. Ross'un
varlığından apaçık haberdardırlar.
Gerçek dünyaya geri dönülür. Grey
ve deniz tayfası Arizona'ya "seventh spirit" i bulmaya doğru
yol alıyorlardır. Ukala Nick tarafından kullanılan gemi bölgede
bulunan Phantom'ların dikkatini başka yöne çekmek için bir
yem ateşler. Daha önceki Phantom'lara benzemeksizin diğerlerinin
boyutları insan veya küçük ev boyutlarında değişirken bunların
boyutları yüzlerce metre boyundadır. Yem uzun süreliğine işe
yaramayacaktır, acele etmek zorundadırlar. Küçük yer takımı
sinyalleri yerde yatan bir insan vücuduna kadar takip ederler.
Yaşıyor mu? Hayır. Fakat içinde "Seventh Spirit"
olan teneke bir kutuyu taşıyordur. Aniden dev Phantom'lar
takımın gerçek yaşam enerjilerini hissederler ve onlara doğru
harekete geçerler. Takım gemiye kadar gelmeyi başarır ama
hala güvende değillerdir. Dev Phantom'lar (biri Princess Mononoke'deki
baştan çıkaran orman ruhunu hatırlatan ağır hareket eden,
diğeri de uçan koca ağızlı bir yılan) gemiye saldırmaya başlarlar.
İçerde Dr. Ross kendinden geçer ve
yaşam sinyalleri garip ölçümler vermeye başlar. Belli ki içindeki
yaratık bir şeyler yapıyordur. General Hein in emirlerine
çok sadık olan grup elemanlarından biri tehlikeli bir şeyler
yapmadan önce Dr. Ross u yok etmek için silahını çeker. Grey
onu durdurmaya çalışır ama asker silahı ona çevirir. Gemi
tam büyük bir Phantom tarafından vurulunca Jane, Grey in denizcilerinden
biri, askerin silahını alır ama Dr. Ross vurulmuştur. Takım
tekrar toparlanmaya vakit bulamadan, bir Phantom duvardan
içeriye girer ve silahlı adamın ruhunu söküp alır.
Dr. Ross'un rüya aleminde; Aki, iki
silahlanmış yaratık ordusunun ortasında duruyordur. Birden
nükleer bir patlama olur; orduları yok eder ve Aki'yi yalnız
bırakır.
OYUNCULAR
Ming Na Wen (Aki)
Alec Baldwin (Grey)
James Woods (General Hein)
Donald Sutherland (Dr. Sid)
Steve Buscemi (Nick)
Ving Rhames (Ryan)
Peri Gilpin (Jane)
KÜNYE
Yönetmen: Hironobu
Sakaguchi (Final Fantasy oyunlarının yaratıcısı)
Yapımcılar: Jun
Aida (Street Fighter) , Chris Lee (Godzilla, Jerry
McGuire...)
Yazarlar: Al
Reinert (Apollo 13), Jeff Vintar (Speed Racer)
Fotoğraf Yönetmeni: Motonori
Sakakibara (Final Fantasy VIII)
Animasyon Yönetmeni: Andy
Jones (Titanic)
Sahne Yönetmeni: Tani
Kunitake (Matrix)
Işık Denetimi: Kevin
Bjorke (Toy Story)
Yardımcı Yönetmenler: Michael
Gibson, Takahiko Akiyama
Planlama Danışmanı: Takashi
Kubota
Müzik: Elliot
Goldenthal (Batman Forever)
İZLENİMLER:
Şimdi herkesin bildiği bir şey var;
Final Fantasy : The Spirits Within bir görsel güç gösterisi.
Film gerçek dünya gibi görünmese de (zaten öyle olmasını bekleyen
de yok), bütünüyle her bir şeyin oraya ait olduğu hissini
veren ikna edici bir evren yaratmış. New York'un harabelerinden,
Arizona'nın çöllerine, yaratıkların rüya alemine kadar her
şey, Square'in video oyun estetiğinden süzülmüş gerçek dünya.
İnsanlar
Square'ın oyun karakterleri ile "Aliens"ın oyuncuları arasında
kalıyor. Dr. Ross, Square'in Riona ve Tifa gibi geleneksel
kadın kahramanlarına benziyor, sadece Aki daha hassas görünüyor.
Uzun siyah saçları dikkat çekiyor, gerçeği söylemek gerekirse
bir bilgisayar animasyonu olarak yapılan en iyi saç. Geri
kalan oyuncular animatörleri saçları canlandırırken zorlayacak
kadar çok değil. Asker kahraman Grey ile Ben Affleck'in benzerliği
biraz dikkat çekiyor, ama takımın geri kalanı tamamiyle orjinal
görünüyor. Vücut hareketleri inandırıcı ve de konuşmalar bu
tanıtım gösterisi için yeteri kadar mükemmel olmasa da olduğu
kadar etkileyici. Yüzdeki duygu ifadeleri diğer sayısız oyun
sinemalarında gördüklerimizden daha da ince. Hala Final Fantasy'nin
karakterleri aslında rol yapıyor olsalar da ilk izlenimleri
beni oları kötü aktörler olarak düşünmemi sağladı. Robert
de Niro'nun endişelenecek bir şeyi yok; ama Baldwin kardeşler
arkalarını kollamak zorundalar.
17 dakikalık gösterimine göre Final
Fantasy alanında ilk bilim kurgu filmi olacak, fakat görülmemiş
oyun tarzında destansı bir filmi iletse de iletmese de şüpheli
görünüyor. Yeni bir 17 dakikalık gösterim daha çıkacak ve
bütün tanıtım filmi bir aydan az zamanda ortaya çıkacak. Ondan
sonra Spirits Within'in gerçekten Final Fantasy adını hak
edip etmediğini göreceğiz.
RÖPORTAJ:
Aşağıda Animefringe'in Final Fantasy'nin
yapımcısı Chris Lee ile film hakkında yapılmış olan röportajını
bulacaksınız.
Animefringe:
Final Fantasy: The Spirits Within ilk gördüğüm zaman onu Aliens
ya da Starship Troopers gibi bilim kurgu tarzı Amerikan filmlerine
benzettim. Gerçekte, bayan kahramanın ismi dışında her şey
tamamıyla Amerikan görünüyor. Final Fantasy oyunları aslında
hiç Japon karakter ya da isim kullanmazken, oyunlar sağlamlıkla
Japon role-playing oyun geleneği üstüne kuruluydu. FF:TSW'de
yönetmen Sakaguchi Amerikan seyircisi için mi bir film yapmayı
amaçladı?
Chris Lee: Her zaman stüdyo
projesi olan bir film yaparken, onu küresel izleyici kitlesi
için yapmaya çalışırsın. Ki Sakaguchi'nin aklında olan seçim
ne bir Japon ne de küresel bir film yapmaktı; ama aklında
olan şey mümkün olabildiğince en geniş seyirci kitlesine ulaşmaktı.
Sanırım bu böyle, film daha çok James Cameron filmlerine benziyor
ama aynı göstergede bitmiş filmi gördüğünüzde türünden kuşku
duymayacaksınız.
Animefringe: Birçok insan filmin gerçekten Final
Fantasy olmadığını, çünkü oyunlarından çok daha değişik olduğunu
söylüyor.
Chris Lee: Sanırım ikisi de
doğru ve bu konuda çok da keskin. Fakat küresel seyirci kitlesi
için bir film yapmak üzere Sakaguchi'nin 12 sayfalık hazırlığını
alıp ve sonra Apollo 13'ü yapan Al Reinhardt'la çalışmak çok
önemliydi. Film tam olarak Final Fantasy 9 yada 7 gibi değil,
büyük ve şekilsiz kafalı büyü yapan insanlar yok ayrıca ejderhalar
da yok. Sanırım film daha çok teknolojik gelecek içeren FF
8'e benziyor. Ama sanırım Sakaguchi kendini bir film yapımcısı
olarak geliştirmek için amacı gerçekçi olarak tanımlayabileceğimiz
hareket eden bizim gibi olan insanlar yaratmaktı. Hatta FF
8'de olduğu gibi ilginç saç kesimli kahramanlarımız yok. Bu
nedenden ilk kez Final Fantasy'i dünyada kurmaya karar verdik.
Bildiğiniz gibi, diğer bütün Final Fantasy'lerde olaylar faklı
yerlerde farklı zamanlarda, farklı kişilerle geçiyor. Hepsinde
bir Cid var, hepsinde de farklı bir Cid oluyor ve bu versiyonda
da Dr. Sid var. Büyük tavuklar ve chocobos yok, aslında birini
filmde sakladık ve bulmanız için izlemeniz gerek. Böylece
bu bambaşka bir Final Fantasy.
Animefringe: Tanıtım gösterisinde
hareketler bazen sanki bir el kamerası tarafından izlenmiş
hissini veriyordu. Bu hile izleyiciyi aslında hiç gerçek bir
kamera olmadığını unutturuyor ve izleyiciyinin kendisini bu
gerçekliğe kaptırmasına neden oluyor. FF:TSW animasyonun hareketleri
sinemanın gösteremeyeceği özgürlükte göstermesi özgürlüğünü
kullanıyor ya da inandırıcı mı olmaya çabalıyor?
Chris Lee: Gerçekte mümkün
olmayan birçok kamera açılarının kullanılmaması bilinçli bir
karardı. Vinçlerle ya da kamera taşıyıcılarıyla mümkün olabileceklerden
daha iyisini yapmayı istedik. Filmin konuşacağı dil üstünde
çalıştık, filmi film yapmak için çok vakit harcadık. Bilgisayar
imgeleri her yere apaçık odaklanabilir, ama bu filmin nasıl
hazırlandığını göstermez. Odakta olan bir ön cephe, bir de
odakta olmayan arka cephe var. Ve kameranın güneşe doğru taradığı
herhangi bir kareyi fark ettiyseniz, oraya ışık titretici
mercekler yerleştirdik. Şimdi gözünüz hiç titrek bir ışık
görmezken bu mercekler görür, bu da genelde film yapımcılarının
kaçındığı bir durumdur, ama biz izleyiciye genelde bir filmde
gördükleri bu deneyimi vermek istedik. Biz bu karma tabakanın
kusurlu görünmesi için çok çaba harcadık, çünkü gözümüzün
alışkın olduğu bu.
Animefringe: Filmdeki insanlar inanılmaz derece
gerçekçi görünüyorlar. Denizciler kasklarını çıkarıp güzel
detaylı yüzlerini teşhir edince, bir an onların animasyon
olduklarını unuttum.
Chris Lee: Evet, aldığımız tepkilerden biri
de bu. Birkaç böyle birbirine iliştirilmiş sahneleri izlemek
biraz haksızlık oluyor. 10-15 dakikalık filmi izlerken insanlar
bir çizgi film izlediklerini unutuyor. Bizimde amaçladığımız
bu, teknoloji ile iyi bir hikaye anlatmak.
Animefringe: İnsanları canlandırırken karşılaştığınız
en zor bölüm neydi?
Chris Lee: Sanırım Dr. Aki'nin saçı. Saç
ve kıyafeti. Bütün yakın çekimler ressamlar tarafından yapıldı.
Biz hiçbir tasarı, dijitalleştirme ya da tarama yapmadık.
İnsanları
yaratırken bizi uğraştıran bir iki şey vardı. İlk olarak yeni
insanlarla tartışmak zorunda kalıyorsun. Biz insanları bilgisayar
içine aktarmıyoruz, oturup "sanırım onun gözü şöyle bakmalı",
"sanırım ağzı şöyle hareket etmeli" diyen bir grup ressamımız
var. Birini yaratmak kolay iş değil. Sonra, hareket ve insanların
nasıl hareket ettiklerini çok iyi biliyoruz. Bir dinozorun
ya da anime edilmiş bir oyuncağın ya da konuşan bir farenin
nasıl hareket ettiği bilemeyiz. Bunların benzeri olan şeyler
gerçek hayatta yok, ama insanlar var. Biz konuşurken eğer
ben yalpalayarak hareket edersem sen yanlış bir şeyler olduğunu
anlayacaksın ve benim bir çeşit spazm geçirdiğimi sanacaksın.
Ve böylece izleyici eleştirici olabilir, bu nedenden biz fotoğraf
gerçekçiliği yapıyoruz demiyoruz. Buna hyper gerçek diyoruz,
ama bana göre, bu da filmlerle oyunların birleştiği nokta.
Bizim video oyun estetiğini ve onu filmleştirmeye iyi olanağımız
var. Kim bilir, belki de 5 yıl içinde tıpatıp insan benzeyen
karakterler yaratabiliriz. Bu film böyle bir girişimin ilk
örneği. Diğer bilgisayar animasyon şirketlerini (Pixar ve
ILM) dinazorlar yapmak tatmin etmiş, bence çok da iyi iş çıkardılar.
Bir oyun şirketinin böyle bir olayı düşünmesi ve de faaliyete
geçirmesi çok doğal.
Animefringe: Sizce filmin Japonya'daki gösterimi
dublajlı mı yoksa alt yazılı mı olur?
Chris Lee: Kesinlikle alt yazılı olur. Dublajlı
bir versiyonu olur mu onu bilmiyorum. Performansımızı aktörlerimiz
olmadan sergileyemeyiz. Bütün duygu seslenimleri Alec Baldwin,
Ming-Na, Ving Buscemi, Donald Sutherland, James Woods... tan
geliyor. Kesinlikle var olmaları gerekiyor. Film üstünde çalışırken,
kademeler hadi bunu böyle yazalım sonra hadi bunu mümkün kılacak
bilgisayar yazılımını yapalım, sonra ressamların burada olacak
karakterlerin nasıl görüneceğine karar vermelerini sağlatmak
olmuştu. Eğer hayat aksiyonu yapacaksak kim oynardı? Düşünebileceğimiz
en iyi kadroyu hazırladık ve aldık. Demek istediğimiz tasarladığımız
karakterleri ses aktörlerine benzetmek değil. Mesela Ryan
her zaman zenciydi ve Aki her zaman Asyalıydı. Normal bir
film gibiydi çünkü bulabileceğimiz en iyi oyuncuları almak
istedik. Değişiklik, ismen olmasa da fiilen var olacak oyucuları
yaratmaktı.
Animefringe: Sakaguchi ve Square'in yalnız
oyun işinde çalıştıktan sonra Hollywood sisteminde çalışmaları
zor oldu mu?
Chris Lee: Film daha çok Hollywood
dışında yapıldı, Sakaguchi ve Square filmi kendileri finanse
ettiklerinden, Honolulu'da işlerini yapmak için yalnız bırakıldılar.
Sanırım film kültürü ve oyun kültürü bir noktada kesişiyor.
Çünkü Titanik'in "synthespians"ları, Godzilla'nın
hareketlerini yapmış olan animasyon yönetmenimiz Randy Jones,
ayrıca biraz hikaye panosu desinatörü olan ve "Matrix" ve
"Fight Club"dan gelen sahne yönetmenimiz Tani Kunitake ve
ayrıca "Toy Story" gibi animasyon projelerinde çalışmış birçok
insan vardı. Ama tecrübeleri çoğunlukla oyun olan bir sürü
insan da görev aldı (görüntü yönetmeni Motonori Sakakibara
gibi). Oyuna olan taleple filmlere olan talep bir bakıma farklı,
ama ikisi de esas hikaye anlatma yöntemleri gibi görünüyor,
özellikle bu jenerasyon için. Bu ülkede oyun endüstrisi 7
milyar dolarlık bir endüstri, yani film endüstrisi ile aynı.
Animefringe: Oyun oynamayanları bu filmi izlemek
için nasıl ikna edeceksiniz?
Chris Lee: Biz insanların oyun
hakkında bir şey bilmediklerini var saydık ve buna teknolojinin
başarıya ulaştığı noktayı günlük terimlerin devrimci abartılığıyla
yaklaştık. Ama esas olan, bu filmin hikayesi onları ilgilendirecek
mi, bu filme gitmek isteyecekler mi, sorularıydı. Ve sanırım
yeni çıkacak bazı şeyleri görünce ne demek istediğimi anlayacaksınız.
"Mummy 2" nin bir tanıtım filmi çıkacak bu mayısta ve bence
bu filmi nereye yerleştirdiğimiz hakkında bir şeyler sezersiniz.
Animefringe: Romantizm, ihanet,
umut ve arkadaşlık bunlar Final Fantasy oyunlarını destansı
melodramlar yapan anahtar elementler. Kahramanlar dramatik
olarak kendilerini feda ederler ve sonra ölümden geri gelirler.
Aşk ve umut en sonunda her yeri fetheder. Acaba FF:TSW bilim-kurgu
bir melodram olabilir mi?
Chris Lee: Tıpkı oyunlarda
olduğu gibi Sakaguchi karakterleri bir sona getirmekten korkmadı.
Ayrıca yine oyunlardaki gibi yaygın bir inanış vardır ölüm
son değildir. Ve burayı sanırım oyunu oynayanlar Sakaguchi
etkileşimi olarak hatırlayabilirler. Bu oyunu oynamayanlar
bunu anlamayacak demek değil ve bu dev tavuklara binip onları
süren insanlar ya da bunlara benzer şeyler var demek değil,
ama bence insanlar Sakaguchi'nin oyunlarına verdiği ruhaniliği
görecekler ve bahsettiğiniz romantizm ve melodramlı havayı
da.
Animefringe: İnsanlar FF:TSW nin bir
olası devam filmi hakkında çoktan konuşmaya başladı bile.
Hollywood geleneklerine göre direkt bir devam filmi olabilir
mi? Ya da oyunlarda olduğu gibi yeni karakterlerle yeni tek
filmler mi yapacaklar?
Chris Lee: Şu anda hiçbir kesin karar
alınmadı. Tamamıyla Sakaguchi'ye bağlı olan bir şey bu. Ona
FF:9 tarzında bir film yapmaya bayılacağımı söyledim. Ama
bu ona kalmış bir şey.
Animefringe: Square başka oyunlar üzerine de
film yapmayı düşünüyor mu?
Chris Lee: Şu an değil. "Parasite Eve"e film
yapmalarını çok isterim. Bence bu belirli formattan bahsedince
büyük tuval resimleri yapmak istersiniz, görsel resimler;
Sizi olmayan dünyalara, normal dünyada yapamayacağız şeylere
süren.
Animefringe: Square FF:TSW'nin
DVD'sinin Playstation 2 versiyonun olabileceğini açıkladı.
Ne beklememiz hakkında bir fikriniz var mı?
Chris Lee: Bunun üstünde çalışıyoruz.
Tüm diyebileceğim 2 disklik bir set olacağı. Sanırım biraz
şaşırtıcı olacak ve DVD teknolojisinin kapasitesini mümkün
olduğu kadar kullanacağız.
|